Ülke olarak zorlu bir dönemden geçiyoruz. Ekonomide yaşanan dalgalanmalar tüm sektörleri olumsuz yönde etkilerken, tüm bunların üzerine ABD’nin çifte vergileri ile karşı karşıya kalan Türk çelik sektörü, bu durumdan en çok zarar gören sanayi kuruluşu oldu. ABD Hükümeti aldığı ani bir karar ile tüm dünyaya % 25 olarak uyguladığı ilave gümrük vergilerini Türkiye menşeli çelikler için % 50 oranında uygulamaya başladı ve bu durum Türkiye’nin ABD pazarına yönelik çelik ihracatının durması sonucunu doğurdu. İç piyasada, olumsuz ekonomik koşullar nedeniyle talep dururken, dövizdeki yüksek dalga boyu nedeniyle ticari hayat da zorlu bir döneme girdi.
Ocak-Temmuz döneminde Türkiye % 2.8 oranında artışla 22.2 milyon ton ham çelik üretti ve sözkonusu üretimin % 69 oranındaki kısmı temel girdi olarak hurda tüketen Elektrik Ark Ocaklı tesislerde, % 31 oranındaki kısmı da temel girdi olarak demir cevheri tüketen entegre tesislerde gerçekleştirildi. Yılın ilk 7 aylık döneminde sektörün kapasite kullanım oranı % 73 olarak gerçekleşti.
Ocak-Temmuz döneminde, ağırlıklı bir şekilde inşaat sektörü tarafından tüketilmekte olan uzun ürünlerde (inşaat demiri yanında, filmaşin, profil, tel ürünlerini içerir) toplam üretim % 2.4 oranında düşüşle 14.63 milyon tona geriledi. Aslında, uzun ürün üretimi yıla güçlü bir büyüme ile başlamış ve ilk çeyrekte % 9 gibi yüksek bir oranda artış göstermişti. Ancak sonraki aylarda, önce ABD’nin Section 232 önlemini uygulamaya aktarması, arkasından Ülkemiz ekonomisinde döviz kurlarında yaşanan hızlı yükselişler görünümün bozulmasına neden oldu. Bir taraftan çelik ihracatı için alternatif pazarlar aranırken, diğer taraftan da yurtiçinde ciddi bir talep durgunluğu ile karşı karşıya kalındı.
Uzun ürünlerde yıllık yaklaşık 8 milyon ton, inşaata demirinde de yaklaşık 6 milyon ton yurtiçi ihtiyacın üzerinde üretim gerçekleştiren çelik sektörü, hem iç hem de dış piyasalardaki olumsuz koşullar nedeniyle zorlu bir döneme girdi. Bu durum dünya piyasalarında fiyatlar yükseliş eğilimi gösterirken, Türkiye pazarında baskı altında kalması sonucunu doğurdu. Öyle ki, inşaat demirinin hammaddesi konumunda olan kütüğün Türkiye’de fabrika çıkışı fiyatının 495 $/ton olduğu bugünlerde, aynı ürün Çin’de 589 $/ton seviyelerinden alıcı buluyor. Benzer şekilde Türkiye’de inşaat demiri fiyatı fabrika çıkışı 520 $/ton iken, Çin’de fabrika çıkışı 645 $/ton, ihraç teklifleri de fob 555 $/ton seviyesinde bulunuyor. Türkiye’de inşaat demiri fiyatlarının, duran talep, ABD’nin tarifeleri ve dövizdeki keskin dalgalanmaların ciddi baskısı altında kaldığını söylemek mümkün.
Bu anlamda Türkiye, dünya üzerinde çeliğin en ucuz satıldığı ülkelerden birisi konumunda bulunuyor. 2018 yılı başında ithalata uygulanan gümrük vergilerinin sıfırlanmış olmasına rağmen, inşaat demiri ithalatının sözkonusu olmaması da, Türkiye piyasasında fiyatların cazip olmadığını, dünya piyasalarının altında seyrettiğini gösteriyor.
Türkiye’nin iç piyasa inşaat demiri fiyatlarını Dolar ve TL bazında incelediğimizde, aslında fiyatların Dolar bazında düştüğü, TL bazlı fiyatlardaki keskin yükselişin tamamen Dolar/TL paritesindeki hızlı tırmanıştan kaynaklandığı görülüyor. Türkiye’nin inşaat demiri fiyatları, yılbaşından bugüne % 11.1 oranında gerilerken, üretici kuruluşların temel hammaddesi konumunda olan hurda fiyatlarının da % 11.0 oranında düştüğü gözleniyor. Aynı dönemde Dolar/TL’deki yükseliş % 72’ye ulaşırken, TL bazlı inşaat demiri fiyatlarındaki artış da Dolar bazlı fiyatlardaki düşüş nedeniyle, % 54 seviyesinde gerçekleşti. Tüm bu veriler, yurtiçindeki TL bazlı inşaat demiri fiyatlarındaki yükselişin tamamen Dolar kurundan kaynaklandığını ortaya koyarken, Dolar bazında fiyatların aslında gerilemiş olduğunu gösteriyor. Bu veriler, dünyada dolar bazında inşaat demirinin en düşük fiyatlardan satıldığı piyasalardan birisinin Türkiye olduğunu ortaya koyuyor.
Girdisini dolar bazında tedarik eden çelik sanayinin, ürettiği ürünlerinde de dolar bazlı bir fiyatlamadan başka bir seçeneği görünmüyor. Hurda ile inşaat demiri fiyatları arasındaki paralellik de bunu teyid ediyor. Ancak yurtiçi piyasadaki TL bazlı fiyatların belirlenmesinde rol oynayan döviz kurundaki dalgalanmalara müdahale şansı bulunmuyor.
Bu açıdan, Dolar bazlı fiyatlara bakıldığında, fiyatların dünyadaki trendin aksine düşmüş olduğu; ancak döviz kurlarındaki % 70’leri aşan yükseliş nedeniyle, TL bazlı yurtiçi fiyatların kaçınılmaz bir şekilde yükselmiş olduğu gözleniyor.
Şahap Ataman
İş Geliştirme Müdürü - SteelData
Kommentare